Sigara Yasağı Antidemokratik mi?

Son günlerde, kapalı mekânlarda uygulanmakta olan sigara yasağının esnetilmesi için istek ve baskılar artmaya başladı. Siyasi parti temsilcilerinden ve gazete yazarlarından da yasanın çok keskin olduğuna dair görüş ileri sürenler oldu.

Yasağın bugünkü haline karşı çıkanlar, sigaranın en çok içildiği bar, lokanta ve kahvehane gibi yerleri işleterek geçimini sağlayan esnafın zor durumda olduğunu, kazançlarının azaldığını söylüyorlar.

Tütün üretimini ortadan kaldırmadan tüketimin bu denli yasaklanmasının doğru olmadığı da iddialar arasında. Yasağa özgürlükler açısından bakanlar, sigara içenlere haksızlık yapıldığını ve bu uygulamanın antidemokratik olduğunu ileri sürüyorlar.
Hatta daha ileri giderek kişinin kendisine zarar verme özgürlüğünün bulunduğunu, birlikte sigara içmek isteyen grupları engellemenin insan haklarına aykırı olduğunu iddia edenler bile var.

Bu kişiler, dumanın geçişini önleyecek tedbirler almak koşuluyla kapalı yerlerde sigara içenler için özel mekânlar oluşturulabileceğini ya da yalnızca sigara içenlerin gidebileceği bar, lokanta ve kahvehanelere izin verilmesiyle sorunun çözülebileceğini ifade ediyorlar.

Gerçekten öyle mi? Yalnızca sigara içenler için ayrı yerler oluşturulması sorunu çözmeye yeter mi? Tabii ki yetmez. Bu işletmelerde sürekli çalışan ve sigara içmeyen insanların dumana maruz kalması nasıl önlenecek?

Araştırmalardan biliyoruz ki sigara içmeyenlerde görülen akciğer kanserlerinin yüzde 25’inden aynı ortamda başkaları tarafından içilen sigara sorumlu. Bu durumda sigara serbestisinin olduğu işletmelerde yalnızca sigara içen kişilerin çalıştırılabileceği söylenebilir.

Bu da etik ve insani değildir. Çünkü ekonomik nedenlerle bu işi kabul edecek sigara içen ya da içmediği halde içtiğini söyleyecek çok sayıda kişi bulabilirsiniz.

İşletmede çalışan kişi sigara içiyor bile olsa hizmet ederken müşteriler tarafından içilen her bir sigaranın ayrı ayrı pasif içicisi olacaktır. Bu gibi kişilerin hastalıklara yakalanma riski tek başına sigara içilen durumdan daha yüksektir.
Daha uzun süre ve yoğun olarak sigara dumanına maruz kalacakları için kansere yakalanma riskleri diğer pasif içicilere göre daha fazla olacak, kronik akciğer hastalığı ve kalp hastalığı olma ihtimalleri de artacaktır. Dolayısıyla işletmede çalışmak isteyen kişi zarar göreceğini gönüllü olarak kabulleniyor olsa bile buna izin vermek doğru değildir.

Olaya insan hakları açısından bakacak olursak, kişinin yalnızca kendisine zarar veriyor olsa bile bu zararın önlenmesi için yasaklar getirilmesinin hukukta yeri vardır.

Bilimsel olarak zararlı olduğu kesin olarak bilinen maddelerin ya da durumların yasaklanabildiğini en ileri demokrasilerde bile görebiliyoruz.

Örneğin uyuşturucu kullanımı, ticari amaç taşımasa, başkalarını kullanmaya zorlamasa bile suçtur. Kişinin kendi organını bir başka kişiye satması yasaktır. ‘Bundan kime ne! Organ benim değil mi, istediğimi yapar, istediğime satarım’ diyemezsiniz.
Son dönemine gelmiş bir hastanın intiharına hastanın isteğiyle bile olsa yardımcı olmak birçok toplumda cezai yaptırımı gerektirir.

Şu an uygulanmakta olan sigara yasağında kişinin kendisine zarar vermesi, bu örneklerdeki gibi engellenmemekte. Hatta bir arada içilen sigaranın tek başına sigara içmeye göre daha zararlı olduğu bilindiğine göre, kişi sigara içiyor bile olsa evlerde kalabalık ortamda başkaları tarafından verilen ilave zarar görmezden bile geliniyor.

Keşke yeryüzünde tütün üretimi ortadan kaldırılabilseydi de insanlık en zararlı maddelerin birinden kurtulmuş olsaydı. Tütün üreticileri de başka üretim alanlarına yönlendirilir ve dünyadaki açlığın azaltılmasına katkıda bulunabilirlerdi. Bu şimdilik hayal olduğuna göre en doğru olan, tüketimi mümkün olduğunca kısıtlamaktır.

Sigara içenler için ayrı işletmeler açılmasını savunanların unuttukları bir husus daha var. Sigara yasağının amaçlarından biri de ülkemizde özellikle genç erkek nüfusta neredeyse yüzde 60’a varan sigara tüketimini azaltmak, sigara içmemeyi özendirmek, gençlere doğru davranış modelleri kazandırmaktır. Nitekim sigara yasağının çok sıkı uygulandığı birçok gelişmiş de- mokratik ülkede toplumdaki sigara kullanım oranı yüzde 20’lere kadar düşmüş, akciğer kanseri vakalarında belirgin azalma görülmüştür. Sigara içilen kuruluşlara izin verirseniz hem toplumdaki zararlı alışkanlığın sürdürülmesine katkıda bulunur, hem de işletmeler arasında haksız rekabete yol açarsınız. Belki zaman içinde sigara içilmeyen yer bulmakta bile zorluk çekilebilir.
İçinde yasak gibi sevimsiz görünen bir ifadenin bulunması bir uygulamayı antide-mokratik yapmaz. Yasalar aslında birçok yasağın ortaya konduğu metinlerdir.

Düzenleme ile yasak arasındaki ince çizgiyi her zaman yakalamak mümkün müdür? Sigara yasağını antidemokratik bulanlar diğer insanlara verdikleri fazladan zarar için ne diyecekler? Aslında olaya etik teori açısından bakacak olursanız bencil ve antidemokratik olan, birlikte olunan kişi sigara içsin ya da içmesin, başkasının yanında sigara içme davranışıdır.

Yaşam biçimimizi oluşturmak için yasalar yaparken bilimin bize hep rehber olması gerektiğini söyleyen aydınların, riskleri defalarca kanıtlanmış böylesine zararlı bir maddenin bırakın savunmasını yapmak, yayılmasına imkân verecek imalarda bulunması bile bir çelişki değil midir?

Konulan kurallara uyumun kolaylıkla bozulabildiği toplumumuzda yasanın yozlaştırılmadan uygulanması için siyaset ve medya mensuplarının söylemlerinde daha dikkatli olması ve sigara yasağını bu haliyle savunması en akılcı yoldur.

2300 Tüm Zamanlar 1 Bugün

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir